Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

!F İstanbul 2013 Açılış Partisi İle Başladı , Ya Sonra?

Resim
İf İstanbul 2013 , 9 Şubat gecesi harika bir parti ile İstanbul’a ve ifçilere yeniden ‘merhaba’ dedi. Partide Pat Mahoney ve Nancy Whang, DJ Setleri ile Maçka G Mall’da müzik dolu saatlere vesile oldular. Bir kaç günlük aradan sonra 14 Şubat’ta ise siz filmseveler yerlerini alabilir ve emin olun sadece film izlemeyecek, partiler, atölyeler ve çeşitli etkinliklerle festival ruhunu gerçekten yaşacaksınız. Bu sene 6. cısı düzenlenen Keşi! ile İstanbul’da bir araya gelecek uluslararası sinema dünyasının temsilcileri, “sinemada cesur hikâye anlatımı ve biçimsel arayış” kriterlerini gözeterek en çok “İlham Veren Yönetmen”i belirleyecekler. Farklı ülkelerden dokuz sıradışı film ve yönetmenleri bu prestijli ödülü almak için yarışacaklar. Uluslararası Keş!f Yarışması Jürisinde ülkemizden ve dünyadan sinemacılar ve Sinema Yazarları Derneği (SİYAD)üyeleri de yer alıyor. Sırasıyla, Meltem Cumbul, Richard Peña, Denis Côté, Miguel Gomes, Marianne Slot, Yeşim Tabak, Çağdaş Günerbüyük ve Ceyla

!F İstanbul Renkleri Anlatmakla Bitmiyor!

Resim
Sinemanın Ev Hali !f ’te !f İstanbul’un bu sene ki Ev hallerinde, genç yönetmenler en rahat ve en güvende hissettiğimiz mekânın kapılarını aralayıp, penceresinden içeriye baktırıyorlar. Ev, her zaman dışarıda ki kötülüklere, bilinmezliklere dört duvar çekilmiş, güvenli bir sığınak mıdır sizce? Bu seçkide izleyeceğimiz kurmaca filmler, sadece ev kavramına mekan üzerinden bakmıyor, aynı zamanda evin çağrıştırdığı güven, aile, sığınma gibi kavramları tekrar sorguluyor. Ev seçkisinin genç yönetmenlerinin ortak noktası, filmlerinde evin sığınılacak bir mekandan çok kaçılacak bir mekan olabileceği gerçeğini kendi yöntemleriyle anlatıyor olması. Doğu Akıncı’nın Mustafa’nın Yaşam Zinciri, Deniz Tortum’un Zaiyatı ve Ufuk Arsoy’un Devremülk’ünün yanı sıra, bu seneki Ev seçkisinde Benim Çocuğum, Kunduralarımı İstanbul’da Bıraktım ve Gündöndü belgesellerini Bedenim Savaş Alanı adlı kısa filmi de izleme şansımız olacak. Sundance 2013’ten Sonra İlk Kez !f ’te

Üçü Bir Arada Konser

Resim
HER ne kadar son dakika haberi vermek istemesem de, bu konseri sadece kendime saklamak istemedim. Birazdan hazırlanmaya başlayacağım ve üçü bir arada konser için Beyoğlu’ndaki Favela’nın yolunu tutacağım. Baba Zula, Hakan Vreskala ve Ceylan Ertem’in sahne alacağı konser 21:30’da kapılarını açacak. Bu Toprakların Kokusu  Dünya Müziğine Karışıyor Baba Zula’yı her dinlediğim de yaşadığım toprakların zenginliğini hatırlarım. Derviş Zaim’in ‘Tabutta Rövaşata’ filminin müziğini yapmak için bir araya gelen müzisyenler, 1996 yılından bu yana bir aradalar ve yıllardır herhangi bir kategoriye girmeyen tarzları ile evrenselleşmiş durumdalar. Konserin ev sahibi diyebileceğimiz Baba Zula’nın dans ve teatral performansları ile şenlendirdiği sahnelerini şiddetle tavsiye ederim. Yaşasın Halkların Aşkı! İzmir doğumlu olan Hakan Vreskala, 21 yaşından sonra yerleştiği İsviçre’de müzik eğitimini sokak müzisyenliği ile harmanlayıp geri dönmüş çılgın bir sanatçıdır zanlımca. Zan

!F İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali Yeniden!

Resim
Dünyanın filmleri 12. kez İstanbul’da. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 12 yıldır 70 bin kişilik izleyici kitlesiyle kültür sanat hayatına yeni bir soluk getiren, dünyanın her yanından farklı bakışlarını sinemaseverlerle buluşturan ve düzenlediği partiler, atölyeler ve çeşitli etkinliklerle programını zenginleştiren bir oluşum. Gerçek sanatın Beyazperde’deki hali de diyebiliriz. Sanatseverlerin her sene merakla beklediği !f bu sene 9 Şubat - 24 Şubat tarihleri arasında, filmleri, farklı ve güncel temalar altında toplayarak izleyiciye ulaştırıyor. Yenilikçi Sinema’nın  Kalbi İstanbul’da Atacak Türkiye’den, Kısalar bölümüyle yüzlerce genç yönetmeni bir araya getiren !f, 15 bin dolar ödüllü uluslararası yarışması !f Inspired / Keş!f ile dünyanın farklı ülkelerinden gelen 8 filmi ve tanınmış sinema profesyonellerini davet ederek İstanbul’u yenilikçi sinemanın merkezlerinden biri haline getirmeyi amaçlıyor ve gene başaracağına eminiz. Sadece Film Mi?

“Kadıköy Sahne” Açıldı

Resim
GECE hayatı, özellikle de konser denilince İstanbullular için ilk akla gelen Avrupa Yakası ve Taksim zamanla bazılarımız için yorucu olmaya başladı. Ulaşımdan ziyade, gün geçtikçe artan karmaşası, alternatif mekan arayışlarını başlattı. Kadıköy’ün eğlence ve etkinlik noktası olan Kadife Sokak ise yılları devirmiş Shaft ve Budha Bar gibi mekanlarla yıllardır bu boşuğu doldurmaya çalışıyor olsa da Anadolu Yakası için yeterli değildi. Birçok bar ve cafesinde deneysel konser ve performanslara ev sahipliği yapan Kadıköy için daha fazlazı şarttı ve ‘Kadıköy Sahne’ bu zazureti karşılamak amacıyla sonunda açıldı. Kadıköy Sahne, 500 kişilik kapasitesiyle daha büyük konserlere ev sahipliği yapmaya başladı. Luxus konseriyle kapılarını açan mekan rock, cazz ve etnik kökenli alternatif müzik yapan şarkıcı ve grupları ağırlamaya devam ediyor. Ocak ve şubat ayı programını sizin için öğrendim, detaylar için mekanın facebook ve twitter sayfasından bilgi alabilirsiniz. Ocak 2013 Programı

Müzik ve Tarih Bir Arada

Resim
Can Yayınları ve Borusan Müzik Evi iş birliğindeki ‘Aydın Büke ile Müzikli Söyleşiler’ etkiliği bu akşam saat 20:00′de Borusan Müzik Evi’nde başlıyor. HER ay bir söyleşi ile klasik müziğin ünlü isimlerine ait biyografiler aynı isme ait müzik dinletileri ile sanat severler ile buluşacak. Projenin mimarı Türk müzisyen, yazar, akademisyen Aydın Büke, aynı zamanda İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda flüt sanatçısı olarak tanınır. Müzik tarihi üzerine yayımlanmış 5 kitabı olan sanatçı, genellikle tüm dünyada doğum ve ölüm yıldönümleriyle gündeme gelen büyük besteciler üzerinde araştırma yapıp, sonra da kitaplaştırmıştır. 2000 yılında Bach’ın 250. ölüm yıldönümü, 2006’da Mozart’ın 250. doğum yıldönümü, 2010’da Chopin’in 200. doğum yılı nedeniyle eser vermiş olan sanatçı, bu proje ile müziğe ve tarihe ilgi duyan sanat severlere zevkli söyleşiler sunacağa benziyor. İlk söyleşi,  ‘Mozart – Bir Yaşamöyküsü’ boyunca Pelin Halkacı Akın (Keman), Şebnem Ağrıdağ Usanmaz (Soprano)

Günlerin Köpüğü Bir Kez Daha Beyaz Perdede!

Resim
Günlerin Köpüğü (orijinal adı: L’Écume des jours) Fransız yazar Boris Vian’ın 1946 yılında kalema aldığı roman yozlaşmış ilişkiler içinde yaşanan bir aşkı ve ardından gelen ölümü gerçeküstü bir zeminde işleliyor. Roman, iki günde yazılması ile de dikkat çekiyor. Ana karakterler, Colin ve Chloe’nin aşk hikayesini gerçeküstü ve fantastik bir dille anlatan kitap, sadece yazıldığı dönem değil, zamanımızda bile edebi dili ile hayret verici olma özelliğini taşıyor. Bu özelliği sayesinde 1968 yılında, aynı adla beyaz perdeye yansıyan filmde, Charles Belmont’un yönettiği filmde Jacques Perrin, Marie-France Pisier, Sami Frey ve Alexandra Stewart gibi oyuncular yeraldı. 2001 yılında ise roman ‘Chloe’ adıyla bir Japon filmine uyarlandı. Yönetmenliğini Go Riju’nun yaptığı film Berlin Film Festivali’nde gösterildi. Nisanda Vizyonda Roman, Rus besteci Edison Denisov tarafından 1981 yılında operaya uyarlandı. Şimdi ise günümüz film endüstrisinin nimetlerinden faydalanılarak, gelişm

Ghetto’da ‘Deli Bando’ Zamanı!

Resim
EKİM ayında ikinci albümünü ‘ Deli Bando ’ ile tekrar bir araya geldiğimiz Yasemin Mori 31 Ocak Perşembe günü Ghetto’da sahne alacak. Ayrı bir dinleyici kitlesine sahip olan Türkiye’ nin alternatif seslerinden Yasemin Mori sadece müziğiyle değil tamamı kendisine ait olan şarkı sözleriyle de dikkat çekiyor. İlk albümü Hayvanlar’ı 2008 yılında çıkaran Yasemin Mori, aynı yıl çıkardığı single ‘Aslında Bir Konu Var’ ile kulaklarda iyice yer etmişti. Söz yazarı ve besteciliğinin yanı sıra grafik tasarımcı oluşunun avantajı ile klip ve albüm tasarımlarında ki görsel başarısı da yadsınamaz. İkinci albümüne adını veren Deli Bando’ nun klibini izlediğinizde bana hak vereceğinize inanıyorum. Albümde 10 şarkı bulunuyor. Tüm şarkı sözleri Yasemin Mori’ye ait. Düzenlemelerini Korhan Futacı ve Barlas Tan Özemek ile birlikte Yasemin Mori’ye ait olan albümü 31 Ocak Perşembe günü saat 21:45′te Ghetto da dinleyebilirisiniz. www.ghettoist.com

Düşenin Dostu Olmaz! Deseler de İnanmayın…

Resim
Güneş gözümü alıyordu yukarıya bakarken. Ellerimin terlediğini çok net hatırlıyorum. Heyecanımı ve isteğimi bastıramayıp adımı yazdırıyorum listeye, tabi yalnız değilim. Sıramızı beklerken çene çalıyoruz dostlarımla… Ve sırada ki dörtlü biziz! Gerekli ekipmanları kuşanıp havalı bir şeklide yürüyerek bizi bekleyen vincin ucunda ki sepete biniyoruz. Bora ile yükseliyoruz. İşte 50 metre yüksekteyiz! Caddebostan sahilde her şeye tepeden bakıyoruz. Görüntü gerçekten muazzam. Şimdi ne mi yapacağız? SCAD! SCAD bir vinç yardımıyla 50 metre yüksekliğe çıkıp, yerden yüksekliği 20 metre olan dev bir filenin içine atlamak/düşmek suretiyle yapılan, düşülen 30 metre boyunca tamamen özgür olduğunuz yepyeni bir aktivite. Ülkemizde henüz çok yeni olan bu deneyimi Yüksek İşler bünyesindeki Scad Türkiye ile yaşadık. Henüz bu deneyimi yaşamayanlar için, işin uzmanı ve jump master olan Bora Gürbüz’e bir kaç soru sordum. SCAD’ ın dünyada ki tarihçesinden ve SCAD Türkiye’nin çıkış noktasından

Yağmur - Kıyamet Çiçeği

Resim
“Kitap mı, sinema mı?” desem, birini seçenlerden mi yoksa ikisi de diyenlerden misiniz? Siz cevabı düşünedurun ben size izler gibi okuduğum bir kitaptan bahsetmek istiyorum… 26 Nisan 1986 yılında Ukrayna Kiev’deki Çernobil kentinde nükleer bir kaza yaşandı. Kaza nedeniyle açığa yüksek miktarda fisyon yayıldı. Önce kamuoyundan saklanabileceği sanıldı, fakat bu mümkün olamazdı. 4 gün sonra, yani 30 Nisan 1986 tarihinde “Çernobil Felaketi” tüm dünya tarafından duyulmuştu. Yağmur - Kıyamet Çiçeği de tarihin en büyük el yapımı felaketlerinden biri olan Çernobil Faciasına, Trabzon Sporun unutulmaz sezonunun ayrıntılarına, can acıtan bir aşk hikayesine ve vaktinden çok evvel uğurladığımız Kazım Koyuncu’nun kısacık bir zaman dilimine dikkat çekiyor. Yağmur -  Kıyamet Çiçeği’ni okurken kahramanlarını, Karadeniz’in güzeller güzeli doğasını ve maalesef Çernobil Felaketi sonrası değişen hayatları, çekilen acıları gözünüzde çok net canlandırabiliyorsunuz. Başka başka hikayeler gibi