İran, gerçek yaşamdan beslenen hatta bazen yaşamın ta kendisi olan filmlerin memleketidir.
Uluslararası film festivallerinde değer gören fakat izleyicisi sınırlı olan İran Sineması, siyasete entegre olarak gelişim gösterdi. 1979’ da ki İslam Devrimi ile her şey geriye giderken sinema, karşı sanat görevini yeri getirerek ilerlemesini sürdürdü. Özellikle 1990’larda büyük yükseliş kaydetti. Abbas Kiyarüstemi (Kiarostami) başta olmak üzere, Muhsin Makhmalbaf,Mecid Mecidi, Cafer Panahi, Asghar Farhadi… gibi birçok “iyi” sinemacının eserleriyle hem sağlam bir kimlik oluşturdu hem de uluslararası çapta ödüller kazanarak kendini dünyaya tanıttı. Sembolik anlatımın arka planında, halkın yaşamının dramatik ve gerçekçi bir üslupla başarılı bir şekilde yansıtılması, çocukların filmlerin merkezine samimi bir biçimde oturtulması ve gerçekçi senaryolar kullanılması İran Sineması’ nın en belirgin özellikleri olarak öne çıkıyor.
Bu seçki, her şeye rağmen özgürleşmenin yolları olduğunu bize gösteren İran Sineması'nın en iyilerinden oluşuyor diyebiliriz. Özellikle İran Sinemas'sıyla henüz tanışmamış olanlarla, tüm sinema severlere iyi seyirler dileriz...
Bacheha-Yildren of Heaven 1997 - Cennetin Çocukları 1997: Mecid Mecidi (Majid Majidi)’nin iyi filmi iki küçük kardeşin çok iyi kurgulanıp anlatılmış sıcacık hikâyesi. Oscar’a aday olarak büyük ilgi çekmiştir. Şiddetle tavsiye ederim.
Jodaeiye Nader az Simin (A Separation) 2011 - Bir Ayrılık: Asghar Farhadi’nin yönettiği ve En İyi Yabancı Film Oscar’ı başta olmak üzere birçok uluslararası ödül kazanan film. Nadir ve Simin’in boşanma sürecini anlatan film ilerledikçe hikayesinin zenginleşmesi ve başarılı oyunculuklarıyla övgüyü hak ediyor.
Ta m e Guilass (Taste of Cherry) 1997 - Kirazın Tadı: Abbas Kiyarüstemi’nin Cannes’da Altın Palmiye kazanan ünlü filmi. Arabasıyla dolaşarak yolda gördüğü kişileri kendini bir mezara gömmeye ikna etmeye çalışan bir adamın konu edildiği filmin arka planında İran resmedilirken, yaşam ve ölüm tartışması da yoğun bir anlatımla seyirciye aktarılmaktadır. İlk fırsatta izleyeceğim.
Rang-e khoda (The Color of Paradise) 1999 - Cennetin Rengi: Mecid Mecidi’nin,görme engelli öksüz bir çocuğun engelliler okulunun tatile girmesiyle köyde yaşayan babası, ninesi ve kız kardeşlerinin yanına gitmesini ve sonrasında yaşananları sade bir dille anlattığı filmi. İzleyin pişman olmazsınız.
Zamani Baraye Masti Asbha (A Time for Drunken Horses) 2000 - Sarhoş Atlar Zamanı: Bahman Ghobadi nin ilk uzun metraj filmi olma özelliğini taşıyan film yönetmene Cannes’da en iyi ilk film (altın kamera) ödülünü getirdi. İran-Irak sınırındaki bir köyde anne ve babasını kaybetmiş üç kardeşin zorluklarla dolu hayatını ve sınır kaçakçılığını çarpıcı bir gerçekçilikle anlatmayı başarıyor.
Takhte Siah (The Blackboard/Blackboards) 2000 - Kara Tahta: Sırtlarındaki kara tahtalar ile İran’ın dağlık bölgelerindeki çocuklara okuma yazma öğretebilmek için gezen öğretmenlerin hikâyelerinin anlatıldığı bir filmin yönetmeni Muhsin Makhmalbaf’ın kızı Samira Makhmalbaf’tır. Çoğunlukla yerel halkın oyuncu olarak kullanıldığı film Cannes başta olmak üzere birçok festivalden önemli ödüllerle döndü.
Lakposhtha Parvaz Mikonand (Turtles Can Fly) 2004 - Kaplumbağalar da Uçar: Bahman Ghobadi’nin yönettiği film, Saddam Hüseyin döneminden sonra Irak -Türkiye sınırındaki bir mülteci kampında tehlikeli mayın tarlalarındaki mayınları toplayıp satarak para kazanmaya çalışan çocukların yaşamlarını merkezin ealıyor. Savaşların çocukları nasıl etkilediği çok çarpıcı bir anlatımla seyirciye sunulmakta.
Offside 2006 - Dışarı : Cafer (Jafar) Panahi’nin yönettiği film, kadınların stadyumda erkeklerle birlikte maç seyretmesinin yasak olduğu İran’da, futbol milli takımının 2006 Dünya Kupası’na kalıp kalmayacağının netleşeceği eleme maçını statta izlemek isteyen kadınların stadyuma erkek kılığında girmeye çalışmasını konu alıyor. Olumlu eleştiriler alan film, Berlin Film Festival’inden ödülle dönmeyi başardı.
Badkonake Sefid (The White Balloon) 1995 - Beyaz Balon: Yedi yaşındaki Razieh adlı kız çocuğu, İran da büyük bir kutlamanın yapıldığı bir günde, annesinden aldığı para ile bir akvaryum balığı almak için yola çıkar. Küçük kız ilk kez ailesinin gözetimi olmadan sokağa çıkmaktadır, üstelik çok önem verdiği bir iş için.
Safar-e Ghandehar (Kandahar) 2001 - Ayın Ardındaki Güneş/ Kandahar: Muhsin Makhmalbaf’ın yönettiği film Afganistan’dan kaçarak Kanada’da yaşamaya başlayan bir gazeteci kadının orada bıraktığı kız kardeşinden aldığı mektup üzerine Kandahar’a yaptığı yolculuğu anlatıyor. Film gerçek olaylara dayanıyor. Cannes’da gösterilen film 11 Eylül saldırıları sonrasında bölgeyi tanımak isteyenlerin ilgisiyle önem kazandı.
Yorumlar
Yorum Gönder