İlahi Varlıktan Güç Alan Bir Dolunay Var Önümüzde…


5 Mart 2015 20:06 da 14°50' da Başak burcunda Dolunay gerçekleşiyor…

İlahi varlıktan güç alan bir dolunay var önümüzde…

Ay başak burcunda; etrafına ışıklar saçarak, yüce Jüpiter ile tatlı bir açı yapıyor, güneşe kafa tutuyor ve bir orkestra yönetiyor sanki ahenkli hareketleri ile komutlarını yolluyor diğer üyelere…

Karmanın lordu Satürn bir tarafında çiçek çocuklar, bir tarafında savaşçılar ile donatılmış… Trompetine üflerken…

Güneş ile Neptün sırt sırta vermişler hayal kuruyorlar, viyola ve viyolonselin tellerine değdikçe… Biraz aşk, biraz melankolik, biraz özlemle…
İlahi güç de boş durmamış, güneşe destek yolluyor en tepeden, en güzelinden…
Aşk olsun diye…

Mars, Uranüs, Venüs üçlüsü kemanlarda… Orkestrayı tamamlıyorlar.
Venüs şaşkın…Venüs çılgın…Venüs heyecanlı yeni dostları ile…

Merkür bir kenara çekilmiş, dahice planlar yapıyor böbürlenerek, ayrıntılarda takılı kalıp büyük planı kaçırmış oysa ki… Ve tek başına…Piyanosunun başında… Yalnız…
Ulu Jüpiter’e kafa tutuyor…

Plüton dinleyicilerin ocağına incir ağacı dikmeye çalışıyor sanki…
Yanına almaya çalıştığı Ay Düğümleri ve Mc de ki güçlü ışık ile beraber bateride almış yerini… 
BAM… BAM… BAM…diye…

Chiron, flütü elinde şaşkın, yaralı… neler olduğunu soruyor, hayatı soruyor, amacını soruyor yanında parıldayan dev ışığa şaşkınca bakarak…

Farklı sesler geliyor orkestradan, herkes den ayrı bir DO…RE…Mİ…FA….
Ayara ihtiyacı var bu orkestranın…



Peki, nasıl olacak?

En tepeden bakan ilahi güç el atacak mı ki acaba?
Yaşayarak, izleyerek öğreneceğiz işte bundan sonrasını…

Tepeden inen Kırmızı kaplı defterin yapraklarını teker teker aralayarak…
Okuyarak, yazarak, sözlü olarak cevaplayacağız soruları…
tek başımıza…yapayalnız…elimiz yüreğimizde…acı-tatlı yaşanacaklarla birlikte…

Yaşam amaçlarımızın farkına varma ve dönüşüme uğrama zamanımız çünkü artık…
Hayatımızı ve yaşadığımız olayları sorgulayacağımız bir döneme giriyoruz…
Dönüştürücü, aniden bir girdaba yakalandık, yok çıkışı artık, kaçış yok…

Ben demişiz, diklenmişiz hayata, narsist olmuşuz, bencil olmuşuz çevremize, özellikle ortaklarımıza, partnerimize, sevdiklerimize, dostlarımıza…
Rakip görmüşüz gizliden gizliye, farkına bile varamamışız,
Sevilmeyi beklemişiz hep sevmeden…
Almak istemişiz vermeden…
Zaman bu zaman artık!!!
Ben demeyi bırakıp biz demeyi öğreneceğimiz zamanlardayız…
Kılıçlarımız, kalkanlarımız yerine, karşılıksız sevgiyi, hoşgörüyü, nezaketi, şefkati kuşanacağız artık…
Yüzümüze savaş boyaları yerine çiçek resimleri çizeceğiz…

Geçmişlerden, çok eskilerden, köklerimizden, soyumuzdan sofumuzdan gelen kırmızı kaplı defterin sayfaları açılıyor artık önümüzde birer birer…
Yazıları daha bir okunuyor büyüyen ay ışığında…
Konular belirgin, tastamam… Okuyabilene…
Karmik aşklar…
Karmik sevdalar…
Karmik borçlar var önümüzde…
Duygusal takıntılar var boğulduğumuz…
Hem de çok uzaklardan gelen, binlerce yıl ödenememiş biriktirilmiş borçlar.…
Sınavlar var önümüzde, sorular var defterin içinde cevaplanması elzem olan.
Bitirilecek, cevaplanacak sorular, okunacak, çiziktirilecek bu defter bu zaman diliminde.
Kah ağlayacağız bir soru karşısında, kah güleceğiz çare yok ilahi plan desteği ile kapatacağız defterimizi, belki de kapatamayacağız gelecek yaşamlara kalacak…
Kim bilir…

Etkileri başladı bile, hayatımıza hızla nüfus ediyor, etrafımızı sarıp sarmalıyor ödenmesi gereken borçlarımız…
Verilecek ödünler var…
Ve tabi alınacak ödüller de var…
Sıcacık hissedişler var yüreklerde…
Kuş gibi çarpan kalplerde…
Sevgi var…
Aşk var…
Hem de yakıp kavuran, kavururken kül eden…
Ani kara sevdalar var…
Birden bire, can acıtarak yaşanacak ayrılıklar var…
Sanki hiç olmamış, hiç yaşanmamış gibi biten ilişkiler var bu dolunay da.
Unutulabilir yaşananlar, ayrılabilir yollar birden bire…
Veya yollar kesişebilir aniden, hiç tanımadığın biri ile…
Sanki yıllardır, asırlardır tanıyormuş gibi birbirlerini sarıp sarmalar yürekler…

Kinler var…
Nefretler var…
Yıllarca bitip tükenmeyen ödenmemiş borçlar, hesaplar var…
İradenin hüküm süremeyeceği, yolların çoktan açıldığı bize ise sadece yürümek düşen, kah çiçekli, kah dikenli yollar da var önümüzde…
Ödenecek bu zaman diliminde, ya da kalacak yeni hayatlara…
İlahi gücün ve dostların yardımı ile ideallerimizi, umutlarımızı gerçekleştirme zamanı ama kırmadan kırılmadan…
Umarım!

Bütün karmadan ve/veya soylarımızdan taşımış olduğumuz borçlarımız ayaklanmış dikilmiş karşımıza, hadi diyor; “öde şu borçlarını” sakin, titiz, duygusal, at gözlüklerimizi çıkartıp empati yeteneğimizi kullanırsak hiç sorun yok ama ya tam tersi olursa, Plüton köklerimizle iş birliği halinde, hayatımızı kısıtlamak, zorlaştırmak için tetik de beklemekte…
Özellikle yuvamızı, ailemizi, sevdiklerimizi, köklerimizi, geçmişimizi esir almış, karşımıza dikilmiş…
Ya düşeceğiz derinlere… Ya da çıkacağız göklere…
Erdemli, bilge dostlara kulak verme zamanı bu zaman…
Maalesef sahip olduğumuz değerlerde kısıtlanmalar, yitirmeler, maddi, manevi kayıplar olacaktır bu dönem…
Kolay değil, karma, soy temizliği var bu dolunay…
Hem de dip-köşe bahar temizliği var önümüzde…

Hayatı daha bir ince eleyip sık dokuyacağız, her konuyu enine boyuna araştıracağız, anlamadan anlamış gibi yapıp kaçmayacağız artık…
Titizlikle irdeleyeceğiz kanayan yaralarımızı çünkü ilahi güç destek veriyor…
Nevrotik krizlerde geçirsek, yaralar da alsak aman dikkat edelim beslenmemize, bağışıklık sistemimizde aşanabilecek zayıflıklar, enfeksiyonlara yol açabilir, yaşanan gerilimler sonucu mide ve bağırsak sorunları ile karşılaşabiliriz.

Uzun seyahatler, farklı kültürlerle tanışma, tatil planları da var hayatımızda…
nefes alma zamanı…kısa bir müddet…
Kısa süreli de olsa kaçırmayalım bu günleri lütfen…
Kendimizi evlere hapsetmeden düşelim yollara…
Maddi manevi savurganlık yapmadan ama…

Hobilerimizle ilgili çalışmalarımızda çocuklarımızı, evcil hayvanlarımızı ilgilendiren etkinliklerde ön ayak olalım… Kaçınmayalım çalışmaktan…

Evde ve iş yerinde zehirlenmelere, yangınlara karşı tedbirli davranmakta fayda var. Çocuklarımız ile oyun oynarken oluşabilecek kazalar için gözlerimizi dört açalım…

Bir tekstil firmasında veya kimyasal firmada çıkabilecek yangın dağlayacak yüreklerimizi, buruşturacak yüzümüzü… Maalesef kayıp yaşanabilecek bir yangın!
Uzun bir süre etkisini hissettirecektir duygularımızda, yüreğimizde acı tatlar bırakarak.

Kadınların düzenlediği bir toplu eylem içinde provokatörlerin bulunması sonucu üzücü bir kayıp ile karşılaşabiliriz, genç bir kadın veya bir sanatçı kaybı bu eyleme ve bu günlere damgasını vurabilir. Bu
olaylar sonucu suçsuzlar gözaltına alınırken suçlular dışarıdadır maalesef…gözden kaybolabilirler…

Yolumuzda hızla ilerlediğimizi düşündüğümüz an arkamıza baktığımızda bir arpa boyu yol gittiğimizin farkına varınca düş kırıklıkları, melankolikler saracak bünyemizi… Koyuvermeyelim…
Devam edelim…
Kaplumbağa tavşan hikayesini anımsayarak…

Ne kadar nazik, kibar, sevecen davransak da maalesef şansızlıklar, başarısızlıklar, kayıplar olacaktır, tepkilerimizi kontrol altında tutmamız da fayda var, vereceğimiz sınavlar daha da ağırlaşarak çıkacak yoksa karşımıza ama sonunda ödül büyük, unutmayın…
İlahi adalet yerini bulacak!
Tam da kaybettim dediğimiz anda…

Tekrar dönüş yapabiliriz eski kariyer hayatımıza, sosyal aktivitelerimize artık…



Nasıl mı?
Eğer…

Gerçekler den uzaklaşmadan fanatik ve kötümser tutumlarımıza gem vurabilirsek…
Şefkat ile sevecenliğimizi, yardımseverliğimizi koruyabilirsek…
Kendi kendimize yeterek, yeteneklerimizi topluma sunup, yol gösterici, eğitici tutumlar sergileyebilirsek…
Kontrol edemediğimiz olaylarla karşılaştığımız zaman kapıp koyuvermezsek…
Olaylara gözü kapalı dalmazsak, at gözlüklerimizi çıkartırsak…
İnce eleyip sık dokursak…
İrademizi kullanırsak…
Ve… İlişkiler kanalıyla hayatımızı yeniden şekillendirebilirsek…

Kırmızı kaplı defterimizi dürüp kaldırabiliriz işte o zaman…
Cüz’i irademizi kullanmayı başarabilirsek…
Savaşma, Seviş sloganı ile…
Aşk Olsun… <3

Sevgi ve Saygılarımla…
Hatice Potak

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Benim, Küçük, Tatlı Ekspedisyonum LİKYA

Seksomanyak

Kızıl Güneş Bayramı